Object pronouns ile örnek cümleler. İngilizce nesne zamirleri ile ilgili cümleler. 'Me (beni, bana) - you(seni, sana, size) - her (onu, ona) - him (onu, ona) - it (onu, ona) - us (bizi, bize) - them (onları, onlara)' ile örnekler.
Object pronouns (nesne zamirleri), cümlede fiilin etkilediği kişiyi ya da nesneyi belirtmek için kullanılır. Bu zamirler, özne yerine değil, cümlenin nesnesi olarak görev yapar. Ancak 'it' ve 'you' cümlenin hem öznesi hem de nesnesi olarak kullanılabilir. Aşağıdaki örneklerde sadece cümlenin nesnesi olarak kullanılmıştır.
It is a flower.
O bir çiçektir.
I saw it.
Onu gördüm.
You gave me money.
Bana para verdin.
I gave you money.
Sana para verdim.
Örnek Cümleler
Me
Can you hear me?
Beni duyabiliyor musun?
She doesn’t like me.
Beni sevmiyor.
She gave me a gift.
Bana bir hediye verdi.
Please sit next to me.
Lütfen benim yanıma otur.
This gift is for me.
Bu hediye benim için.
Don’t forget about me!
Beni unutma!
He asked me to help him.
Benden ona yardım etmemi istedi.
Don’t blame me for your mistake.
Kendi hatan için beni suçlama.
They called me, not you!
Beni aradılar, seni değil!
Can you help me with this?
Bana bununla yardım edebilir misin?
My parents always support me.
Ailem her zaman beni destekler.
It’s me who finished the project.
Projeyi bitiren benim.
They asked me a lot of questions.
Bana birçok soru sordular.
You
I saw you at the party.
Seni partide gördüm.
Can I show you the way?
Sana yolu gösterebilir miyim?
He will call you tomorrow.
Seni yarın arayacak.
Did she lend you her book?
Sana kitabını ödünç verdi mi?
Did they tell you the news?
Sana haberi söylediler mi?
I’ll meet you at 5 o’clock.
Seninle saat 5’te buluşacağım.
He will teach you how to swim.
Sana nasıl yüzüleceğini öğretecek.
They brought you some flowers.
Sana birkaç çiçek getirdiler.
We’re looking for you everywhere!
Seni her yerde arıyoruz!
I will help you with your homework.
Sana ödevinde yardım edeceğim.
She saw you at the park yesterday.
Seni dün parkta gördü.
Him
I met him yesterday.
Onunla dün tanıştım.
Did you tell him the truth?
Ona gerçeği söyledin mi
The teacher asked him a question.
Öğretmen ona bir soru sordu.
I met him at the bus stop.
Onu otobüs durağında gördüm.
Can you tell him the truth?
Ona gerçeği söyleyebilir misin?
He invited him to the party.
O, onu partiye davet etti.
They sent him an email yesterday.
Dün ona bir e-posta gönderdiler.
Don’t disturb him while he’s working.
Çalışırken onu rahatsız etme.
I gave him my phone number.
Ona telefon numaramı verdim.
Did you see him in the crowd?
Onu kalabalıkta gördün mü?
We waited for him for an hour.
Onu bir saat bekledik.
She showed him her new car.
Ona yeni arabasını gösterdi.
The doctor told him to rest.
Doktor ona dinlenmesini söyledi.
Her
We invited her to the wedding.
Onu düğüne davet ettik.
I can't believe you ignored her.
Onu görmezden geldiğine inanamıyorum.
They helped her with her luggage.
Ona bagajında yardımcı oldular.
They were looking for her in the crowd.
Kalabalıkta onu arıyorlardı.
We saw her leaving the office.
Ofisten çıkarken onu gördük.
I want to surprise her on her birthday.
Onu doğum gününde şaşırtmak istiyorum.
He made her a cup of tea.
Ona bir fincan çay yaptı.
I haven’t spoken to her yet.
Henüz onunla konuşmadım.
They told her the news yesterday.
Dün ona haberi söylediler.
I need to talk to her about the project.
Proje hakkında onunla konuşmam gerekiyor.
He apologized to her for being late.
Geç kaldığı için ona özür diledi.
It
I found it under the table.
Onu masanın altında buldum.
Can you fix it for me?
Onu benim için tamir edebilir misin?
I found it under the table.
Onu masanın altında buldum.
She fixed it yesterday.
Onu dün tamir etti.
Can you see it from here?
Onu buradan görebiliyor musun?
They didn’t understand it at first.
Onu ilk başta anlamadılar.
We’ll finish it tomorrow.
Onu yarın bitireceğiz.
The dog caught it in the air.
Köpek onu havada yakaladı.
I forgot to bring it with me.
Onu yanıma almayı unuttum.
He painted it blue.
Onu maviye boyadı.
Did you try it before buying?
Onu satın almadan önce denedin mi?
She lost it on the way home.
Onu eve giderken kaybetti.
You should throw it away.
Onu atmalısın.
We heard it on the news.
Onu haberlerde duyduk.
They found it very interesting.
Onu çok ilginç buldular.
Don’t touch it, it’s hot!
Ona dokunma, sıcak!
Us
They told us about the new project.
Bize yeni projeden bahsettiler.
Could you join us for dinner?
Yemeğe bize katılır mısınız?
They invited us to the party.
Bizi partiye davet ettiler.
She gave us some great advice.
Bize harika tavsiyeler verdi.
They saw us at the park yesterday.
Dün bizi parkta gördüler.
The waiter brought us our drinks.
Garson bize içeceklerimizi getirdi.
The coach asked us to arrive early.
Antrenör bizden erken gelmemizi istedi.
Don’t forget to call us when you arrive.
Vardığında bizi aramayı unutma.
She wants us to join her for dinner.
Bize akşam yemeğine katılmamızı istiyor.
They told us the truth about the situation.
Bize durumla ilgili gerçeği söylediler.
Someone sent us a strange message.
Bize garip bir mesaj gönderdiler.
You can’t blame us for what happened.
Olanlar için bizi suçlayamazsın.
The storm forced us to stay indoors.
Fırtına bizi içeride kalmaya zorladı.
Can you help us with this project?
Bize bu projede yardım edebilir misin?
Our teacher told us to study harder.
Öğretmenimiz bize daha çok çalışmamızı söyledi.
The guide showed us the way to the museum.
Rehber bize müzeye giden yolu gösterdi.
Them
I saw them at the mall.
Onları alışveriş merkezinde gördüm.
She gave them some advice.
Onlara bazı tavsiyeler verdi.
I saw them at the mall.
Onları alışveriş merkezinde gördüm.
She gave them a ride to the station.
Onları istasyona götürdü.
We invited them to our wedding.
Onları düğünümüze davet ettik.
The teacher asked them several questions.
Öğretmen onlara birkaç soru sordu.
He met them at the airport.
Onlarla havaalanında buluştu.
They took them to the hospital.
Onları hastaneye götürdüler.
I’ll call them later tonight.
Onları bu gece daha sonra arayacağım.
Can you help them with their luggage?
Onlara bagajlarıyla yardım edebilir misin?
The manager promised them a bonus.
Müdür onlara bir prim sözü verdi.
I told them the good news.
Onlara iyi haberi söyledim.
Don’t disturb them while they’re working.
Çalışırken onları rahatsız etme.
She showed them her new painting.
Onlara yeni tablosunu gösterdi.
They asked them for directions.
Onlara yol tarifi sordular.
We warned them about the storm.
Onları fırtına hakkında uyardık.
He sent them a gift for their anniversary.
Onlara yıldönümleri için bir hediye gönderdi.