
'Once' ile ilgili cümleler. 'Once' ile örnek cümleler ve cümle içinde kullanımı.
"Once" kelimesi İngilizcede birkaç farklı anlam ve kullanımda kullanılan bir kelimedir.
Kullanım Örnekleri
"Once", çoğunlukla "bir kez" ya da "bir defa" anlamında kullanılır.
I have only been to Paris once.
Paris'e sadece bir kez gittim.
"Once", "bir zamanlar" ya da "eskiden" anlamında geçmiş bir zamanda olan bir durumu anlatmak için de kullanılır.
Once, this town was very quiet.
Bir zamanlar bu kasaba çok sessizdi.
"Once" bağlaç olarak da kullanılır ve "yapar yapmaz" ya da "olur olmaz" anlamı katar. Genellikle bir olayın hemen ardından başka bir olayın meydana geldiğini belirtir.
Once you finish your homework, you can go out to play.
Ödevini bitirir bitirmez dışarı çıkabilirsin.
Örnek Cümleler
I visited New York once.
New York'u bir kez ziyaret ettim.
You only need to try it once.
Sadece bir kez denemen gerekiyor.
He was once a famous actor.
Bir zamanlar ünlü bir aktördü.
She has only read this book once.
Bu kitabı sadece bir kez okudu.
I have eaten sushi once in my life.
Hayatımda bir kez suşi yedim.
He made that mistake only once.
O hatayı sadece bir kez yaptı.
I’ve only been late to work once.
İşe sadece bir kez geç kaldım.
She will try it just once.
Sadece bir kez deneyecek.
They went to that restaurant once.
O restorana bir kez gittiler.
We have met once before, I think.
Sanırım daha önce bir kez tanışmıştık.
I'll call you once I get home.
Eve varır varmaz seni arayacağım.
He only took the bus once.
Otobüse sadece bir kez bindi.
Once is enough for me, thank you.
Bir kez benim için yeterli, teşekkürler.
They've only met once in person.
Yüz yüze sadece bir kez tanıştılar.
She visited her aunt once last year.
Geçen yıl teyzemi bir kez ziyaret etti.
Once, I saw a shooting star.
Bir kez, kayan bir yıldız gördüm.
I’ve only made this recipe once before.
Bu tarifi daha önce sadece bir kez yaptım.
I only forgot my keys once.
Anahtarlarımı sadece bir kez unuttum.
He has only played golf once.
Sadece bir kez golf oynadı.
Once, this village was full of life.
Bir zamanlar bu köy hayat doluydu.
She felt better once she took the medicine.
İlacı alır almaz kendini daha iyi hissetti.
I tried yoga once, but it wasn’t for me.
Bir kez yoga yapmayı denedim, ama bana göre değildi.
They have seen this movie only once.
Bu filmi sadece bir kez izlediler.
I went to a concert once in my life.
Hayatımda bir kez konsere gittim.
She has danced in front of people only once.
İnsanların önünde sadece bir kez dans etti.
I lost my phone once, but I found it later.
Bir kez telefonumu kaybettim ama sonra buldum.
I have eaten pizza in Italy once.
İtalya'da bir kez pizza yedim.
I went hiking once with my friends.
Arkadaşlarımla bir kez yürüyüşe gittim.
Once, these lands belonged to my ancestors.
Bir zamanlar bu topraklar atalarıma aitti.
Once we get to the station, I’ll buy our tickets.
İstasyona varır varmaz biletlerimizi alacağım.
I drove a car once before I got my license.
Ehliyetimi almadan önce bir kez araba kullandım.
He made me breakfast once, and it was delicious.
Bana bir kez kahvaltı hazırladı ve çok lezzetliydi.
They’ve only been camping once together.
Birlikte sadece bir kez kamp yaptılar.
Once I tried to learn French, but I gave up.
Bir kez Fransızca öğrenmeyi denedim, ama vazgeçtim.
He only cooked dinner once last month.
Geçen ay sadece bir kez akşam yemeği yaptı.
Once they signed the contract, the project began.
Sözleşmeyi imzalar imzalamaz proje başladı.
I went on a road trip once with my family.
Bir kez ailemle bir araba yolculuğuna çıktım.
She tried the roller coaster once and screamed.
Bir kez hız trenini denedi ve bağırdı.
Once I wore a costume to a party.
Bir kez bir partiye kostüm giydim.
We went fishing once, and it was fun.
Bir kez balık tutmaya gittik ve eğlenceliydi.
I forgot to call her back once, and she was upset.
Bir kez onu geri aramayı unuttum, ve çok üzüldü.
Once, he missed his flight by just a minute.
Bir kez, uçağını sadece bir dakika farkla kaçırdı.
She only tried the recipe once.
Tarifi sadece bir kez denedi.
He took a photography class once.
Bir kez fotoğrafçılık dersi aldı.
I lost my way once in a new city.
Bir kez yeni bir şehirde yolumu kaybettim.
I played the piano for an audience once.
Bir kez bir topluluk önünde piyano çaldım.
Once I walked home alone at night.
Bir kez gece yalnız başıma eve yürüdüm.
I’ve only been in a boat once in my life.
Hayatımda sadece bir kez bir tekneye bindim.
She went horseback riding once, and loved it.
Bir kez ata bindi ve çok sevdi.
Once, she lived in Paris and loved every moment.
Bir zamanlar Paris'te yaşadı ve her anını çok sevdi.
Once I got lost in a shopping mall.
Bir kez bir alışveriş merkezinde kayboldum.
I tasted caviar once, but I didn’t like it.
Bir kez havyar tattım ama beğenmedim.
We watched the sunrise together once.
Bir kez birlikte gün doğumunu izledik.
I tried painting once, but it was hard.
Bir kez resim yapmayı denedim ama zordu.
I only heard him sing once.
Onun şarkı söylediğini sadece bir kez duydum.
He tried skateboarding once and fell.
Bir kez kaykay yapmayı denedi ve düştü.
Once, I borrowed a book from the library.
Bir kez kütüphaneden bir kitap ödünç aldım.
She saw her favorite singer live once.
Favori şarkıcısını bir kez canlı izledi.
Once I tried to stay up all night.
Bir kez tüm gece ayakta kalmayı denedim.
I wrote a poem once, a long time ago.
Uzun zaman önce bir kez şiir yazmıştım.
They went snorkeling once on vacation.
Tatilde bir kez şnorkelle daldılar.
I got lost hiking once in the forest.
Ormanda yürüyüş yaparken bir kez kayboldum.
Once, I ate at a really fancy restaurant.
Bir kez gerçekten lüks bir restoranda yemek yedim.
This building was once a grand palace.
Bu bina bir zamanlar görkemli bir saraydı.
He spoke in front of a large crowd once.
Bir kez büyük bir kalabalık önünde konuştu.
I tried skiing once, but it wasn’t easy.
Bir kez kayak yapmayı denedim ama kolay değildi.
She only asked me for help once.
Benden sadece bir kez yardım istedi.
Once, we stayed up all night talking.
Bir kez bütün gece konuşarak ayakta kaldık.
Once, people traveled on horseback instead of cars.
Bir zamanlar insanlar arabalar yerine at sırtında seyahat ederdi.
Once she understood the instructions, she solved the problem easily.
Talimatları anlar anlamaz problemi kolayca çözdü.