
'Rarely' ile ilgili cümleler. 'Rarely' ile örnek cümleler ve cümle içinde kullanımı.
"Rarely" İngilizcede "nadiren" veya "seyrek olarak" anlamına gelen bir zarftır. Bir eylemin veya olayın çok az gerçekleştiğini ifade eder. Çok sık yapılmayan veya alışılmışın dışında aralıklarla gerçekleşen durumları belirtmek için kullanılır.
Örnek Cümleler
I rarely drink soda.
Nadiren gazlı içecek içerim.
She rarely goes to the cinema alone.
Nadiren sinemaya yalnız gider.
They rarely call their relatives.
Akrabalarını nadiren ararlar.
We rarely eat out on weekdays.
Hafta içi nadiren dışarıda yemek yeriz.
He rarely takes vacations.
Nadiren tatile çıkar.
I rarely watch TV in the morning.
Sabahları nadiren televizyon izlerim.
She rarely wears makeup.
Nadiren makyaj yapar.
They rarely exercise, but they stay fit.
Nadiren egzersiz yaparlar ama formda kalırlar.
We rarely visit that part of the city.
Şehrin o kısmını nadiren ziyaret ederiz.
He rarely talks about his personal life.
Kişisel hayatından nadiren bahseder.
I rarely use social media.
Nadiren sosyal medya kullanırım.
She rarely drinks coffee after noon.
Öğleden sonra nadiren kahve içer.
They rarely spend time together.
Birlikte nadiren vakit geçirirler.
We rarely have snow here in winter.
Burada kışın nadiren kar yağar.
He rarely complains about his job.
İşinden nadiren şikayet eder.
I rarely eat dessert.
Tatlıyı nadiren yerim.
She rarely forgets important dates.
Önemli tarihleri nadiren unutur.
They rarely get sick.
Nadiren hasta olurlar.
We rarely see each other anymore.
Artık birbirimizi nadiren görüyoruz.
He rarely stays up late.
Nadiren geç saatlere kadar uyanık kalır.
I rarely go to bed before midnight.
Gece yarısından önce nadiren yatarım.
She rarely takes public transportation.
Nadiren toplu taşıma kullanır.
They rarely argue.
Nadiren tartışırlar.
We rarely visit museums.
Müzeleri nadiren ziyaret ederiz.
He rarely eats spicy food.
Nadiren baharatlı yemek yer.
I rarely speak in public.
Nadiren topluluk önünde konuşurum.
She rarely goes shopping.
Nadiren alışverişe gider.
They rarely go out during the week.
Hafta içinde nadiren dışarı çıkarlar.
We rarely have meetings on Fridays.
Cuma günleri nadiren toplantımız olur.
He rarely listens to the radio.
Radyoyu nadiren dinler.
I rarely go swimming in the winter.
Kışın nadiren yüzmeye giderim.
She rarely travels alone.
Yalnız başına nadiren seyahat eder.
They rarely cook at home.
Evde nadiren yemek yaparlar.
We rarely talk about politics.
Siyaset hakkında nadiren konuşuruz.
He rarely visits his hometown.
Memleketini nadiren ziyaret eder.
I rarely stay home on weekends.
Hafta sonları nadiren evde kalırım.
She rarely tries new foods.
Yeni yiyecekleri nadiren dener.
They rarely make mistakes.
Nadiren hata yaparlar.
We rarely celebrate holidays together.
Tatilleri nadiren birlikte kutlarız.
He rarely reads novels.
Romanları nadiren okur.
I rarely use my credit card.
Kredi kartımı nadiren kullanırım.
She rarely checks her messages.
Mesajlarını nadiren kontrol eder.
They rarely go to concerts.
Konserlere nadiren giderler.
We rarely have family dinners.
Aile yemeklerini nadiren yaparız.
He rarely changes his routine.
Rutinini nadiren değiştirir.
I rarely take photos.
Fotoğrafı nadiren çekerim.
She rarely answers calls right away.
Çağrıları hemen yanıtlamayı nadiren yapar.
They rarely go to the beach in winter.
Kışın nadiren plaja giderler.
We rarely host parties.
Parti düzenlemeyi nadiren yaparız.
He rarely misses deadlines.
Teslim tarihlerini nadiren kaçırır.